20 Haziran 2012 Çarşamba

Eskişehir - Antalya - Fethiye (17.05.2012-20.05.2012)

Mayıs ayının ortalarına doğru uzun sayılabilecek bir gezi planımız vardı. Planımız Karadeniz'e, Amasra'ya gitmekti. Bol viraj ve Karadeniz'in güzel doğası çok cazip geliyordu fakat hava koşulları kuzeye çıkmamıza pek el verişli olmadı. Bizde rotayı güneye çevirdik. Eskişehir'den Antalya Olimpos'a oradan da Fethiye'ye gitmeye karar verdik.
Rotamız şöyle oldu;


Gittiğimiz yerlerde motorla günü birlik geziler yaptık. Evden çıkarken km sayacını sıfırlamıştım. Döndüğümde sayaç 1550km'yi gösteriyordu.













17 Mayısta yola koyulmaya karar verdik ve ardından kalacak yer için rezervasyonları yaptırdık.

17 Mayıs;

17'sinin sabahı çok mutlu bir şekilde kalkarak hazırlıklara başladım.




Odamda her yer her yerde :) Yan çantalarımı tıka basa dolduruyorum ve ardından balans sorunu olmasın diye tartıya koyup tarttım.































Bütün hazırlıkları tamamladım. Ardından Fehmi V-strom'uyla bana geldi. Yolda onun yeni aldığı intercomu deneyecektik. Cihazları eşleştirmede kısa süreli bir problem çıktıksada sorunu çözdük. Vıdı vıdı konuşarak saat 11 civarı Alper'i almak için Hasan Polatkan'daki Shell'e gittik. Buradan Alper'i aldıktan sonra Antalya yollarına koyulduk. Genelde hız limitlerine uyarak ilerledik. Afyon'da yemek yemek için duracaktık. Yolda bir kere kısa mola vererek Afyon'a ulaşıyoruz.

Afyon girişindeki Özdilek'ten bir kare.Arka planda bir baba çocuğunu bahane ederek Alper'in motorunu inceliyor :)

































Afyon'da karnımızı doyurduktan sonra tekrar yola koyuluyoruz. Isparta'ya varmadan yolda kısa molalar veriyoruz. Bu arada, trafik şube denetimleri elden bırakmamış yolda. Biz mola verirken, mola yerine iki farklı ekip arabasıyla gelen memurlarla sohbet ettik.


Keyifler yerinde :)
KLE'ye bağlanan anlamlı fularda ayrı bir karizma katıyor Alper'e :) 





















Isparta'da benzin almak için bir mola daha veriyoruz. Forumlarda DL650 ile 4,5 litre yaktım diyen insanlara hayran olurdum :) Uslu uslu kullanınca bu ütopyaya ulaşılınabiliniyormuş :) Isparta'ya kadar düz ve sıkıcı olan yol Isparta'dan sonra yerini viraja ve güzel doğaya bırakmaya başladı. Sürüş keyfide haliyle arttı.
Isparta'yı geçtikten sonra ilk molayı yol üzerindeki Kargı göletinin kenarında veriyoruz.
























































































Fotoğraf çekinmek için saçlarımı düzeltmeyi denedim ama...

























Sonuç pek iç açıcı olamdı :)


Hava yavaş yavaş kararmaya başladı ve bizim yolumuz hala var. Antalya'ya çok mesafe kalmadı ama Antaya Olimpos arasını gece geçmek istemiyoruz. Bu yüzden bu son moladan sonra tek bir kısa mola vererek Antalya'ya varıyoruz.

Antalya girişinde çok heyecanlı bir motorcu kardeşimizi çevre yolunun kenarında tek teker yaparken görüyoruz. Aynı vatandaş iki dakika sonra altındaki 125cc'lik canavarın üzerine yatmış bir vaziyette bizi solluyor :) Fotoğrafını çekip anneme göstermek isterdim, anne bak motorla kaza yapanlar bunlar diye :)

Antalya'da Alper deposunu dolduruyor ve Olimpos'a doğru tekrar yola koyuluyoruz. Biz Antalya'dan çıkarken hava iyice karardı. Kemer yolundan Olimpos'a karanlıkta inmek istemezdik ama çok sorun olmadı. 22:30 civarı Olimpos'a vardık ve önceden rezervasyon yaptığımız Alican pansiyona yerleştik.

Pansiyonun olduğu yer oldukça sesiz ve huzurluydu. Motor tepesinde 510km'lik yolculuktan sonra kulaklar biraz ağır işitmeye başlıyor. Pansiyona yerleştikten sonra babamla yaptığım telefon görüşmesini tüm ahali duydu sanırım.Fehmi'nin uyarısıyla ne kadar bağırdığımı anladım :)

Yemek saatini kaçırdığımız için güzel bir kahvaltı hazırladılar bizim için. Karnımızı doyurduktan sonra pansiyon bahçesinde biraz dinlendik ve yolun kritiğini yaptık.
Pansiyon girişinden bir kare
Dinlendikten sonra sahile yürüyüp geldik. Yorgunluk ağır bastı uyumak lazım fakat odada bir tane tek kişilik ve bir tane çift kişilik yatak mevcuttu. Demokraside tükenmeyen çareler yardıma yetişti ve Fehmi'nin yanına aldığı şişme yatağı yere serdik. Ve sıra geldi şişme yatakta kimin yatacağına. Taş-kağıt-makas üçgeni yardıma yetişti ve kara bahtım kem talihim beni şişme yatağa o yorgunlukla mahkum etti :)

18 Mayıs;
Sabah erken kalkıp verandada kahvaltıya geçiyoruz. Kahvaltıdan sonra motorla günü birlik kısa gezilere başlıyacağız.

Verandada kahvaltı keyfi gayet güzeldi.
Bu resimdeki "köpek" her gün bu pansiyona gelir kahvaltı yapanlardan aldığı yiyecekleri sahildeki yavru bir kediye taşırmış. Bizde bir kaç parça birşeyler verdik ona.
Kahvaltı esnasında yağmur başladı ve git gide şiddetini arttırdı.
Yağmur sırasında bir kaç kare çekme şansım oldu.

Yağmur öğlene doğru dindi. Giydik motor kıyafetlerini atladık motorlara. Amaç Olimpos'tan Phaselis antik kentine gitmek.Biz motorlara binince tekrardan yağmur çiselemeye başladı ama o kadar fazla yağmadığı için yola devam ettik. Olimpos'tan Kemer yoluna çıkana kadar Fehmi'ye biraz performans kullanalım dedim. Motorun sınırlarını yağmurlu havada pek zorlamamıştım. Birkaç viraj yaptıktan sonra anladım ki aslında çokta zorlamamak gerekiyormuş:) İlk defa düşme tehlikesi atlattım.

Phaselis antik kentine vardık. Fakat giriş fiyatı bize saçma geldiği için antik kente girmedik. Geriye dönüp Kemer yolundan Tekirova'ya indik.

Fehmi sahile motoruyla imzasını attı :)
Sahil kenarında bir uçak...

Biz Tekirova'dayken hava iyice açtı ve ısındı. Burada yemek yiyip ardından Olimpsa geri dönmeye ve denize girmeye karar veriyoruz. Tekirova'da, bir baba ve on çocuğunun işlettiği bir lokantada yemek yiyip Olimpos'a döndük. Mayoları giyip sahile indik.

Alper ve Fehmi'nin deniz sefası ve Olimpos sahilinden kareler...

Antik kentin girişi
Fehmi yengeçi maymun yaptı:)

Akşama doğru pansiyonumuza geri döndük ve akşam yemeği için Adrasan'a gitmeye karar verdik. Saat 7 gibi motorlara atlayıp Olimpos'tan çıktık. Adrasan'a vardığımızda hava kararıyordu. Adrasan sahilinde güzel bir akşam yemeği yedik.

Yemekten sonra tekrar Olimposa dönmeden Tekirova'ya yakın bir yerden benzin almaya gittik. Yolun bazı kısımlarında yol çalışması vardı. Gece olduğu içinde temkinli gidiyoruduk. Süratim 120-130 arasında iken ve önümdeki trafiğe odaklanmışken yanımdan büyük bir gürültüyle bir SS'çi abimiz ihtişamlı motoruyla gayet "güvenli" ve arkasındaki bayanıda riske atmayacak! şekilde benim yanımdan mermi gibi geçti. Ne diyim zeka meselesi :)

Benzini alıp kaldığımız yere geri döndük. Motor kıyafetlerini çıkartıp yanartaşa gece çıkacaktık fakat hava buna müsade etmedi. Gecede uykumuz sık sık gök gürültüsü ve yağmur sesiyle bölündü. Hava koşulları nedeniyle 19'unun sabahı Fethiye'ye gitmek konusunda kararsızdık fakat hava durumu yolun sadece kısa bir kısmını yağışlı gösterince Fethiye'ye gitmeye karar verdik.

19 Mayıs;

Sabah erken kalkıp kahvaltımızı yaptıktan sonra hesabı kapatıp pansiyondan ayrıldık. Bu arada bize çok misafirperver davranan ve uygun fiyat sağlayan Alican pansiyonu bidaha Olimpos'a yolumuz düşerse kalınacak yer olarak hafızaya kaydediyoruz.Düşüyoruz Fethiye yollarına.

Biz Olimpos'tan çıkarken az yağan yağmur Kemer yoluna çıkanca sağanağa çevirdi. Kısa bir süre yağmurun azalmasını beklemek için yolun kenarında bir yerde durduk.

 Bu esnada Alper biraz arkamızda kaldığı için bizim durduğumuzu göremeyip yola devam etmiş. Kumluca çıkışında onunla buluşup Finike'ye doğru gaz açıyoruz. Hava sanki az önce hiç yağmur yağmamış gibi birden açtı ve güneş kendini gösterdi. Finike'den sonra yol sahil kenarından devam ediyor.Finike-Demre arası sürüş keyfinin dorukları çıktığı bir bölümdü. Bu yolda fotoğraf çekinmek için 2 tane kısa mola verdik.


Bu vadideki geçit yapılırken iş kazasında çok sayıda işçi hayatını kaybetmiş. Hayatını kaybedenlerin isimleri buradaki bir tabelada yazılıydı.
Demre'den sonra yükseklik artıyor ve dağlara çıkmaya başlıyoruz. Ağıllı civarında bir yerde kısa mola verip Kaş'a doğru inmeye başlıyoruz.

Kaş girişinden birkaç kare...

Kaş içinde kısa bir tur attıktan sonra yola devam ediyoruz. Kaş'tan sonra ilerlediğimiz rotada oldukça güzel ve keyifliydi. Kalkan'da öğle yemeği yemek için mola veriyoruz. Yemekten sonra hiç mola vermeden Fethiye'de kalacağımız pansiyona geçiyoruz. Pansiyonda oldukça ilginç tipler bizi karşıladı. İrlandalı olduğunu,yedi dil bildiğini ve milattan önce Türkiye'ye üniversite okumak için geldiğini iddaa eden bir teyzeyle kısa bir sohbet yapmak zorunda kaldık :)

Pansiyona eşyaları bıraktık ve kısa bir süre dinlendikten sonra akşam yemeği için motorlara atlayıp Fethiye sahiline gittik. Sahile çıkan bir cadde üzerine motorları bırakıp burgerkingte akşam yemeğimizi yedik. Ardıkdan motorla kordon turu yaptık ve sahilde bir kafeye oturduk. Burada güzel bir sohbetin ardından tekrar kaldığımız yere geri döndük. Tuhaflıklar zinciri devam ediyor; pansiyonda biz döndüğümüzde kimse yoktu.

20 Mayıs;

Sabah 8'de kalktık,pansiyonda yine kimse yoktu :) Eşyaları tekrar motorlara yükledikten sonra Ölüdeniz'e kahvaltıya gittik. Bu arada Alper yamaç paraşütü yapmaya karar verdi, bizde bu esnada Fehmi'yle babadağa motorla tırmanmaya karar verdik.
Babadağ'dan Ölüdeniz...
Öğlenden sonra Ölüdeniz'den benzin aldık, hava basınçlarına baktırdık ve pipirikli ben motorumu yakadım.İstikamet Eskişehir...

Ölüdeniz'den çıktıktan sonra hava güzeldi. Fakat dağlara tırmanmaya başlayınca hava soğumaya başladı. İleride yağmur bulutları gözüküyordu. Burdur'a kadar kapalı havada geldik fakat yağmur yağmadı. Burdur'da yemek yemek için durduk. Burdur kebabının tadına baktık burada. Biz yemeklerimizi yerken yağmur yağmaya başladı. Yemekten sonra motorlara binip düştük yine yollara.

Ve yolun eziyetli kısmı başladı :) Burdur'dan çıktıktan sonra uzun bir süre sağanak yağışta seyahat ettik. Bu zamana kadar su almayan botlarım biraz su aldı ve kaskın buğu önleyicisi olmadığı için cam buğulanmasın diye motorda nefesimi sürekli kontrol etmek zorunda kaldım. Sandıklı'ya 30km kala kısa bir mola verdik ve ıslanan eşyalarımızı değiştirdik. Sandıklıdan sonra hiç mola vermeden Afyon'a kadar geldik. Afyon'dan Kütahya'ya doğru döndük ve yine hiç mola vermeden Kütahya'ya kadar geldik. Bu süre içinde kısa süreli sağanak yağış geçişleri yaşadık. Kısmen su alan botlarım iyice su almaya başladı. İçimdekiler ince ve altımdaki motor pantalonunun içliği takılı olmadığından dolayı üzerime değiştirmek için Kütahya'da bir arkadaşıma uğradım. Kütahya'dan sonra gözümüz ne hız limiti ne de radar gördü. Eskişehir'e varmak çok vaktimizi aldı. Eve geldiğimde üzerimde güzel bir yorgunluk, sele ile samimi olan bölgemde sağlam bir uğuşma, aklımda dört günde yaptığımız 1550km'nin güzel anıları vardı.


 


















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.